Genç Bir Alan Watts, Uyanmanın Ne Anlama Geldiğini Zekice Açıklıyor ve 'Namaste' ile Yapacağı Hiçbir Şey Yok

İnsanların 'uyanmak' veya 'aydınlanmak' hakkında konuştuğunu duydunuz ama bunun gerçekten ne anlama geldiğini merak ettiniz mi?

Öyleyse, kitapları ve dersleri aracılığıyla Doğu'nun ruhani kavramlarını Batılı bir kitleye çevirmesiyle tanınan parlak filozof Alan Watts'ın bu videosunu kesinlikle seveceksiniz.



Watts açık ve tutkulu bir dille, hayata bir fetih olmaktan çok bir oyun ve dans olarak bakıldığında kişinin uyandığını açıklıyor.

Bunu sizden toplumla ilgili çoğu insan anlayışının temelinde yatan doğanın fethini düşünmenizi isteyerek yapar. Görevimizi, düzeni kaos ya da rastlantısallığa karşı muzaffer kılmak olarak gördük. Savaşa benzer, yapabileceğimiz en acil şey düzeni hakim kılmaktır.

Bu, iyiliğin kötülüğe üstün gelmesi ya da yaşamın ölüme üstün gelmesi gibidir.

Ancak bu tür bir yarışmaya dahil olduğumuzda ve bunu ciddiye aldığımızda, hayata çok derin ve acı bir şekilde dahil oluyoruz.

Batı bilimsel dünya görüşü bu fethi verili olarak ele alırken, Budist bakış açısı başka bir şeye odaklanır.

Yukarıdaki yin ve yang'ı düşünün. Siyah beyaz bir balık gibi döndüğünü hayal edin. Siyah balık, beyaz balığın siyah balığı yemeye çalışması gibi beyaz balığı yemeye çalışıyor.

Bu, kaostan bir düzen oluşturmaya çalışmak ya da 'ışığı' 'karanlık' üzerinde ortaya çıkarmak gibidir.

Watts'a göre Budistler, beyaz balık kara balığa karşı galip gelirse, geriye hiçbir şey kalmayacağını anladılar.

Doğayı fethetmek için teknolojiyi kullanmakla aynı şey. Teknoloji kazanırsa geriye ne kalır?

Siyah ve beyaz balıklar birbirlerinden ayrılamaz olduklarını anladıklarında 'uyanırlar' veya 'aydınlanırlar'. Bu farkındalık, uyanış deneyimidir.

Hayatın gerçekten bir yarışma olmadığı bilincimizin aniden ortaya çıkmasıdır. Kötülüğe karşı zafer kazanmak için burada değiliz.



Olumsuz, acı verici ve kötü olan her şeyin bir zorunluluğu vardır. İyinin ve ışığın var olması gerekir.

Düzenin tezahürü için düzensizlik gereklidir.

Kişi bunu anladığında, tutumda derin bir dönüşüm gerçekleşir. Hayat bir yarışma değil, oyun haline gelir. Bir dans. Hayatla eğlenmek.

Watts bazı aydınlatıcı retorik sorularla bitiriyor. Doğanın tüm biçimlerinin ve kalıplarının basitçe saldırı veya savunma yöntemleri olduğu fikrini zihnimizde sabitlemek zorunda mıyız? Her şeyin basitçe bir kamuflaj aracı olduğunu veya cinsel çekiciliği kışkırtmak için tasarlandığını?

Yoksa hayatın kökeninde neşeli bir kozmoloji dansı mı var?

İşte video, umarım siz de benim kadar eğlenirsiniz.